FESLEĞEN KOKULU MUTFAK


20 Eylül 2013 Cuma

ETLİ KURU FASULYE

Geleneksel Türk yemeği deyince ilk akla gelenlerdendir kuru fasulye değil mi? Geçen gün oğlum bana sitem etti; "Neden hiç kuru fasulye yapmıyorsun anne?" diye. Bir baktım ki, gittiği yerlerde kuru fasulye yemeye çalışıyor. Anne yüreği dayanır mı? Hemen yapmaya karar verdim ve dün pişirdim. Tüm ev halkı bayram etti. Sonra kendi kendime neden yapmadığımı sordum ve cevabını hemen buldum. Ne yazık ki ben kuru fasulye sevmiyorum. Yıllarca okuduğumuz okullarda, çalıştığımız işlerde klasik pazartesi yemeği olarak o kadar çok görmüşüz ki kuru fasulyeyi, artık bıkmışım sanırım. Ama bundan sonra her hafta olmasa da 2-3 haftada bir pişireceğim sanırım. Aslında kışın yanında turşuyla birlikte iyi gidebilir. Hatta pastırmalı olursa daha da güzel olur. Evet evet, bir gün de pastırmalı kuru fasulye tarifi yazayım. Ama önce etli kuru fasulyemizi yapalım değil mi?...



Malzemeler:
2 su bardağı kuru fasulye
500 gr. dana kuşbaşı
1 büyük kuru soğan
2 yemek kaşığı domates salçası
1/2 çay bardağı zeytinyağı
1 tepeleme tatlı kaşığı tuz
Kaynar su
2 adet kurutulmuş acı kırmızı biber (arzu ederseniz)


- Kuru fasulyeleri bir gece önceden üzerini 2-3 parmak geçecek kadar suyla ıslatalım.


- Ertesi gün düdüklü tencerede kuşbaşı etleri bolca suyla birlikte haşlayalım (düdük öttükten sonra 20 dakika).


- Et piştikten sonra suyunu süzüp, pilav yapmak üzere ayıralım.
- Bu kez düdüklü tencereye yemeklik doğranmış kuru soğanı koyup, zeytinyağı ve tuzunu ekleyerek kavuralım.


- Soğanlar sararınca haşlanmış etleri tencereye alalım ve kavurmaya devam edelim.


- 2-3 dakika kavurduktan sonra salçayı ekleyip hepsini karıştıralım.


- Ardından kuru fasulyeleri koyalım. Üzerini 3-4 parmak geçecek kadar kaynar su ekleyip tencerenin kapağını kapatalım. Eğer acı seviyorsanız suyu ekledikten sonra 2 tane kuru kırmızı biber de koyabilirsiniz.



- Tencerenin düdüğü öttükten sonra 30 dakika kadar pişirelim.
- Piştikten sonra bir kaç saat dinlenmesini bekleyip servis yapalım.


Afiyet olsun.

19 Eylül 2013 Perşembe

VANİLYALI PANNA COTTA

Daha önceki panna cotta tariflerimden biraz daha farklı, muhallebi tadında bir tatlı. Muhallebiden farklı olarak, kıvamını alması için gene jelatin kullandım. Ayrıca toz vanilya yerine çubuk vanilya kullandım. Çubuk vanilyayı büyük marketlerde bulabileceğiniz gibi aktarlardan da alabilirsiniz. Yoksa toz vanilya ile de yapabilirsiniz. Eğer sakız aromasını seviyorsanız içine 2-3 parça damla sakızı da ekleyebilirsiniz. Çubuk vanilya siyahımsı bir renkte olduğundan piştikten sonra tatlının içinde siyah noktalar halinde kalıyor. O nedenle arzu ederseniz, jelatinleri tatlıya eklemeden önce sütlü karışımı bir tülbentten süzebilirsiniz. Çok hafif, sunumu güzel bir tatlı. Eh, artık yapmaya başlayalım.

Malzemeler:
800 ml. süt
1 lt. krema
1 küçük su bardağı toz şeker
30 gr. (10 adet) yaprak jelatin
1 çubuk vanilya


- Çubuk vanilyayı uzunlamasına ortadan ikiye bölelim.


- Bıçak yardımıyla vanilyanın içindeki yumuşak kısmı kazıyalım.


- Yaprak jelatinleri bir kaba alıp, üzerini geçecek kadar soğuk su ile dolduralım.


- Sütü, kremayı ve toz şekeri tencereye koyup üzerine vanilyanın bıçakla kazıdığımız kısmını ekleyerek ısıtmaya başlayalım.


- Sütlü karışım ısınıp, parmağımızın dayanabileceği en üst sıcaklığa ulaştığında ocağı kapatalım.


- 5-6 dakika kadar bekledikten sonra jelatinleri sudan alıp sütlü karışıma ekleyelim ve yavaşça karıştıralım.


- Jelatinler iyice eriyip homojenize bir karışım oluştuğunda, hazırladığımız kaseleri ıslatıp tatlılarımızı paylaştıralım (16 kase oldu)


- Tatlı soğuduktan sonra üzerlerini streç filmle kapatıp buzdolabına alalım ve 1 gece bekletelim.
- Ertesi gün kaselerden tabaklara ters çevirerek çıkartalım ve etrafını meyvelerle süsleyerek servis yapalım.


Tatlıyı pişirdiğiniz gün, ne kadar soğutsanız da kıvam almayabilir. Kıvamının gelmesi için illaki 1 gece buzdolabında beklemesi gerekiyor. O nedenle sakın tatlım tutmadı diye endişelenmeyin.
Afiyet olsun.

11 Eylül 2013 Çarşamba

İSTİFNO SALATASI

Sıcak bir İzmir gününde canı ot salatası isteyenlere şiddetle önereceğim bir lezzet, istifno salatası. Kendisiyle geçen sene tanıştık. Pazarda her zaman ot aldığım satıcının önünde daha önce hiç görmediğim bir ot gördüm ve doğal olarak "bu nedir?" diye sordum. İstifnoymuş. "Nasıl pişirilir?" deyince "haşla, salatasını yap" dedi. Hoş benim bu otçum hep aynı cevabı verir. O nedenle eve gelip interneti karıştırdım ve haşlayıp salatasını yaptım! Çok hoşuma gitti. Ertesi hafta gene pazara gittim ve benim satıcının önünde bekleyenlere aldırmadan "istifno var mı" diye sordum. Meğer önümde bekleyenler Ankaralıymış. Sanki başka bir dil konuşuyormuşum gibi tuhaf tuhaf yüzüme baktılar ve "bu İzmirliler'in de ne değişik otları var" diye kendi aralarında gülüştüler. Elbette ben istifnoyu yeni öğrendiğimi hiç çaktırmadan, İzmirli gibi algılanmaktan büyük gurur duyarak otumu aldım ve yanlarından ayrıldım. Evet, İzmirli değilim ne yazıkki. Ama 22 yıldır burada yaşıyorum ve gönlüm de, ruhum da İzmirli. Bundan da büyük bir gurur duyuyorum. İzmir'in denizi, İzmir'in havası, İzmir'in balıkları, İzmir'in otları, İzmir'in Efe'si, İzmir'in dostlukları, kısacası İzmir'in herşeyini çok seviyorum sevgili dostlar... Lafı daha fazla uzatmadan istifno salatasına geçelim artık.

Malzemeler:
1 bağ (yaklaşık 500 gr) istifno otu
6-7 adet ince Girit kabağı
2 büyük domates
3 diş sarımsak
1 limonun suyu
Tuz
Zeytinyağı


- İstifnolarımızı sadece yapraklarını kopartarak ayıklayalım.



- Derin bir tencereye su koyup kaynamaya bırakalım.


- Kabaklarımızı iyice yıkayıp ortadan uzunlamasına 2'ye bölelim.
- Domatesleri yıkayıp bütün olarak bırakalım.


- Su kaynadığında içine kabakları ve bütün halindeki domatesleri atıp, 7-8 dakika kadar haşlayalım.


- Sonra istifno otlarımızı da kabak ve domateslerin yanına ekleyip 7-8 dakika daha kaynatıp ocağı kapatalım. 


- Servis tabağına otları süzerek alalım.
- Üzerine kabakları yerleştirelim.


- Domatesleri ayrı bir tabağa alıp kabuklarını soyalım ve çatalla ezelim.




- Sarımsakları tuzla dövüp ezilmiş domatese ekleyerek karıştıralım.


- Hazırladığımız bu domatesli sosu kabakların üzerine dökelim.


- Sofraya oturmadan limon suyu ve zeytinyağını salatanın üzerine gezdirelim.
 Görüntü harika, lezzet muhteşem. Yanında ne gider, tahmin edersiniz.
Afiyet olsun....

8 Eylül 2013 Pazar

LUTENİTSA

Lutenitsa her ne kadar internette birçok sitede ve blogda kahvaltılık sos olarak geçse de, biz onu tanıdığımız göçmen arkadaşlarımızla birlikte, mangalda pişen etlerin yanında sos olarak yerdik. Taze ekmeğin üzerinde çok lezzetli olur. Hoş, ben evde pişirdiğim sırada tüm ev halkı mutfağa toplanıp, "çok güzel koktu, ne yapıyorsun, azıcık versene" dedilerse de, ben bunun konserve olacağını ve şimdi yemeyeceğimizi söylediğimde büyük hayal kırıklığına uğradılar. Hatta "makarna pişirelim ve üzerine bu sostan koyalım" diyerek beni yolumdan çevirmeye dahi çalıştılar. Ama ben kararlı bir şekilde lutenitsayı pişirip kavanozlarıma koydum. Bu arada lutenitsayı ben son yıllarda göçmen arkadaşlarım sayesinde tattım ve tarifini de internetten aldım. Pişirdikten sonra birer parça evdekilere tattırdım. Çok lezzetli olduğunu söylediler. Ben de tarifini yazayım bari dedim. Damak zevkinize göre malzemelerin  miktarlarında değişiklik yapabilirsiniz.

Malzemeler:
2 kg. domates
1 kg. kırmızı biber
1 kg. patlıcan
2 küçük havuç (havuç sosa tatlımsı bir lezzet kattığından ben miktarını az tuttum. İsterseniz havuç miktarını artırabilirsiniz.)
1/2 büyük baş sarımsak
1 çay bardağı zeytinyağı
1/4 çay bardağı elma sirkesi (genellikle tüm tariflerde 1/2 çay bardağı sirke kullanılmış. Ama ben sirke tadını çok sevmediğim için az kullandım)
1 yemek kaşığı iri tuz
Arzu ederseniz baharat (ben kullanmadım)


- Fırını 200 dereceye ısıtalım.
- Patlıcanları ve kırmızı biberleri yıkayıp kuruladıktan sonra bir çatalla delerek, yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine yerleştirelim ve 200 dereceye ısıtılmış fırına koyalım.




- Havuçları soyup doğrayarak çok az suda yumuşayana kadar haşlayalım.


- Kırmızı biberler patlıcanlardan biraz daha çabuk piştiğinden, 40 dakika sonra fırından alalım.


- Patlıcanları pişirmeye devam edelim. Onların pişme süresi yaklaşık 1 saat oluyor. Tabi arzu ederseniz patlıcan ve kırmızı biberleri ocakta da közleyebilirsiniz.
- Domateslerin kabuklarını soyup doğrayarak parçalayıcıda püre haline getirelim ve derin bir tencereye koyalım.


- Üzerine tuz ekleyip ocağa oturtalım ve kaynamaya bırakalım.


- Pişen kırmızı biberlerin kabuklarını soyup içlerindeki çekirdekleri ayıkladıktan sonra doğrayalım.


- Patlıcanların da kabuklarını soyup doğrayalım.


- Havuç, kırmızı biber ve patlıcanları bir kaba koyalım.
- Üzerine ayıklayıp doğradığımız sarımsakları da ekleyip hepsini blenderda parçalayalım.



- Bu hazırladığımız sebzeleri kaynayan domatese ekleyerek kaynatmaya devam edelim. Ara ara karıştırmayı unutmayalım ki tencerenin dibi tutmasın.


- Sos koyulaşınca zeytinyağı ve sirkeyi ekleyerek karıştıralım ve suyunu tamamen çekene kadar aralıklarla karıştırarak kaynatmaya devam edelim.



- Bu arada soslarımızı koyacağımız kavanozlarımızı temizleyerek içlerinden kaynar su geçirelim.
- Sosun içinde su kalmayınca ocağı söndürüp hemen kavanozlara paylaştıralım.


- Kapaklarını sıkıca kapatıp ters çevirelim.


- İyice soğuyana kadar yaklaşık bir gece bu şekilde tutalım.
- Ertesi gün kavanozları güneş görmeyen bir yere, istediğimiz zaman tüketmek üzere  kaldıralım.
Afiyet olsun...

ŞEFTALİ SOSLU KEŞKÜL

Son yıllarda uzun ömürlü sütlerle ilgili yayınları okumuşsunuzdur sanıyorum. Çocuklarımıza yıllarca içirdiğimiz ve "ne güzel haftalarca dursa da bozulmuyor" diye düşündüğümüz uzun ömürlü sütlerin yararından çok zararı olduğunu duyduğumda hem şaşırmış, hem de çok üzülmüştüm. Eğer bu konuyla ilgili güvenilir bir kaynak isterseniz Onkolog Dr. Yavuz Dizdar'ın araştırmalarını okuyabilirsiniz. İşte süt ve yoğurtlarla ilgili öğrendiğim son bilgilerden sonra artık neredeyse hiç uzun ömürlü süt ve yoğurt kullanmıyorum. Bulduğum her fırsatta Tire Organik Süt alıyorum. Yoğurdu da bu sütle yapıyorum. Eğer yapamazsam gene Tire Koop. yoğurt alıyorum. Tabi tek sorun, sütlerin tüketme süresi kısa olduğundan bazen elimde kalıyor. Dün buzdolabına bakarken sütlerin son kullanma tarihlerinin dün olduğunu gördüm ve "ne yapabilirim" diye düşündükten sonra sütlü tatlı yapmaya karar verdim. Eh, madem sütlü tatlı yapacağım, bari değişik bir şey deneyeyim de sizlerle paylaşayım değil mi? İşte böylece şeftali soslu keşkül ortaya çıktı. Dün pişti, bir gece dolapta bekledi ve bugün denendi, geçer notu aldı. Gelelim tarifine...

Malzemeler:

Keşkül için:
2 lt. süt
1 çay bardağı hindistancevizi
50 gr. kabuğu soyulmuş iç badem
6 tepeleme yemek kaşığı buğday nişastası
2 yemek kaşığı un
3 çay bardağı toz şeker

Şeftalili sos için:
3 olgun şeftali
2 tatlı kaşığı pudra şekeri
1 tatlı kaşığı nişasta


- Kabuğu ayıklanmış iç bademleri parçalayıcıda toz haline getirelim.


- 2 su bardağı sütü bir küçük tencerede kaynatalım. Üzerine hindistancevizi ve toz bademi ekleyip 3-4 dakika daha kaynatmaya devam edelim. Sonra ocaktan alıp ılınmaya bırakalım.


- Şeftalileri soyup, ortalarındaki kırmızı çekirdek yatağını aldıktan sonra doğrayalım.


- Üzerine pudra şekerini koyup blenderla püre haline getirelim.


- Ilınmış olan hindistancevizli sütü blenderdan geçirelim. Eğer yerken ağzınıza pütürlük gelsin istemiyorsanız sütü bir tülbentten geçirip iyice sıkarak hindistancevizini ayırabilirsiniz. Ama ben hindistancevizini çok sevdiğim için süzmedim.
- Büyük bir tencereye buğday nişastası, un ve toz şekeri koyup karıştıralım.


- Üzerine kalan sütü yavaş yavaş ekleyerek çırpma teli ile çırpalım.


- Hindistancevizli sütü de ekledikten sonra ocağa alalım ve sürekli karıştırarak muhallebi kıvamına gelene kadar pişirelim.


- Piştikten sonra 15 dakika kadar mixerle karıştıralım.
- 15 dakika sonra keşkülümüzü kaselere koyalım.


- Küçük bir tencereye 1 tatlı kaşığı nişastayı koyalım. Şeftali püresini çırpma teli ile karıştırarak nişastaya ekleyelim ve tencereyi ocağa alıp 1-2 taşım kaynayana kadar karıştırarak pişirelim.




 

- Ocağı söndürüp, sosun ilk sıcaklığı geçene kadar (10 dakika kadar) ara ara karıştıralım.
- Sonra sosu kaşıkla keşküllerin üzerini kaplayacak şekilde paylaştıralım.


- İyice soğuduğunda servis yapalım.
Afiyet olsun.